Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması Suçu (TCK Madde 234)

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇU 

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Üçüncü Kısım Topluma Karşı Suçlar Sekizinci Bölüm Aile Düzenine Karşı Suçlar başlığı altında TCK Madde 234’ te düzenlenmiştir. Kanun hükmü şöyledir:

TCK MADDE 234
Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması 
Madde 234- 
(1) Velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dâhil kan hısmının, on altı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması halinde, üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. 
(2) Fiil cebir veya tehdit kullanılarak işlenmiş ya da çocuk henüz on iki yaşını bitirmemiş ise ceza bir katı oranında artırılır. 
(3) (Ek: 6/12/2006 – 5560/10 md.) Kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutan kişi, şikâyet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen sosyal bir yapıdır. Türk Ceza Kanununda “çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçuna” yer verilmiş olması çocuklar üzerinde velayet ve vesayet haklarının korunması açısından önem arz eder. Bu doğrultuda aile düzenine yönelik saldırıların yaptırıma tabi tutulması amaçlanmıştır. Anayasamızın 41. Maddesinde de ailenin korunması ve çocuk hakları üzerinde durulmuştur. Anayasa madde 41 uyarınca: “…Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır…” Aile düzenindeki sıkıntılar toplumu ve toplumun geleceğini olumsuz etkilemektedir. Bu sebeple aile düzeninin korunması, toplumun sağlıklı bir şekilde varlığını sürdürebilmesi açısından bir gerekliliktir. 

TÜRK CEZA KANUNU MADDE 234 GEREKÇESİ: 

Maddenin birinci fıkrasında, velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dahil kan hısmının, onaltı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoyması, suç olarak tanımlanmıştır. Böylece bu maddeyle çocuk üzerindeki velâyet veya vesayet hakları korunmaktadır. Söz konusu suç, onbeş yaşını bitirmemiş olan çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suretiyle gerçekleşir. Ancak, bunun için cebir veya tehdit kullanılmasına gerek yoktur. Ayrıca, çocuğun velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya baba ya da üçüncü derece dahil kan hısmı tarafından kaçırılmış veya alıkonulmuş olması gerekir. Maddenin ikinci fıkrasında, söz konusu suçun nitelikli hâlleri belirlenmiştir. Buna göre, kaçırma veya alıkoyma fiillerinin cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde faile daha ağır ceza verilecektir. Keza, kaçırılan çocuğun oniki yaşını bitirmemiş olması hâlinde de ceza artırılacaktır.

SUÇLA KORUNAN HUKUKİ YARAR 

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu ile korunan hukuki yarar kanun gerekçesinde de belirtildiği üzere; anne ve babanın çocuk üzerinde sahip olduğu velayet, vasilerin ise vesayet hakkının koruma altına alınmasıdır. Yine bu suç tipiyle aile düzeninin korunması da amaçlanmıştır.  

SUÇUN FAİLİ 

Türk Ceza Kanuna göre fiili gerçekleştiren kişi fail olarak tanımlanmıştır. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu, TCK 234/1 açısından özgü nitelikli bir suç olup; sadece belirli kişiler tarafından işlenebilir. Bu suçun faili çocuğun velayet hakkı elinden alınmış annesi, babası ve çocuğun üçüncü dereceye kadar olan akrabaları olabilir.  TCK 234/3 hükmü uyarınca fail herhangi bir kimse olabilir. Bu fıkra uyarınca faile herhangi bir özellik yüklenmemiştir. 

SUÇUN MAĞDURU 

Mağdur, kısaca işlenen suç eylemi nedeniyle haksızlığa uğrayan veya hakkı ihlal edilen kişiyi ifade etmektedir. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun mağduru; velayet yetkisine sahip anne, baba ve vasi olabilir. Bu kapsamda suçun mağduru velayet veya vesayet hakkına tecavüz edilen, bu hakkı zarar gören kişidir. Doktrinde çocuğun da suçun mağduru olabileceği yönünde görüşler yer almaktadır. 

SUÇUN MADDİ UNSURU  

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun maddi unsuru; velayet yetkisi elinden alınmış olan ana veya babanın ya da üçüncü derece dâhil kan hısmının, on altı yaşını bitirmemiş bir çocuğu veli, vasi veya bakım ve gözetimi altında bulunan kimsenin yanından cebir veya tehdit kullanmaksızın kaçırması veya alıkoymasıdır. Fail, bu suçu cebir veya tehdit kullanarak da işleyebilir. Yine kanunî temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu, rızasıyla da olsa, ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin yanında tutulması da suçu oluşturur. 

SUÇUN MANEVİ UNSURU 

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun manevi unsuru kasttır. Fail; bu suçta suçun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve isteyerek eylemini gerçekleştirmektedir. Suçun olası kast ile işlenebilmesi de söz konusu olabilir. TCK 21/2 hükmü uyarınca: “Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmi beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.” Bu suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. 

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU 

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda meşru savunma şartlarının bulunması durumunda suç oluşmaz. Örneğin çocuğa yetkilerini aşar düzeyde fiziki şiddet uygulayan velayet ya da vesayet sahibinden çocuğun kaçırılması hali somut olaya göre meşru savunma olarak değerlendirilebilir. Hak sahibi olan anne, baba veya vesayet sahibinin rızasının bulunması halinde suç oluşmaz. Failin rızanın varlığı konusunda TCK 30 hükmü uyarınca hataya düşmesi halinde eylemi gerçekleştiren kişi somut olayın özelliğine göre cezalandırılmayabilir. 

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ  

1- TEŞEBBÜS: 

Teşebbüs, failin suç işlemek üzere icra hareketlerine başlamış olması karşısında elinde olmayan sebeplerle arzu ettiği sonucu gerçekleştirememesi halidir. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda icra hareketleri belli kısımlara bölünebileceği için suça teşebbüs mümkündür. Örneğin mağdurun faile direnmesi sebebiyle failin çocuğu kaçıramaması durumunda teşebbüs söz konusu olur. Suça teşebbüs halinde TCK 35 hükümleri uygulanır. Bu hüküm uyarınca kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişle hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir. 

2- İŞTİRAK: 

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda iştirak konusunda genel hükümler uygulanır. Bu suç tek bir kişi tarafından işlenebileceği gibi suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi de mümkündür. Bu anlamda, kanunun suç saydığı bir eylemin birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, suça iştirak olarak ifade edilmektedir. Bu suç eylemini gerçekleştiren birden fazla kişi söz konusu olur ise, bu eylemi gerçekleştiren bütün kişiler birlikte fail olarak kabul edilirler ve her bir fail bu suçtan dolayı ayrı ayrı cezalandırılır. Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun birden fazla kişi tarafından işbirliği içerisinde işlenmesi iştirak olarak nitelendirilir. 

3- İÇTİMA: 

Suçların içtimai, bir kişinin ceza kanunu birden fazla kez ihlal etmesi ve bu sebeple birden fazla suçtan sorumlu tutulması hallerinde karşımıza çıkan bir terimdir. Failin, tek bir eylemle birden fazla hukuki yararı ihlal etmesi halinde veya farklı eylemlerle aynı hukuki yararı ihlal etmesi hallerinde suçların içtimai söz konusu olur. TCK Madde 44 hükmü uyarınca “işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” hükmü uygulanır. Ancak çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun” özel bir görünümü olduğu için özel normun genel norma önceliği ilkesi uyarınca faile ayrıca “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçundan dolayı ceza verilmez. Suç eyleminin TCK 234/3 fıkrası uyarınca işlenmesi durumunda somut olayın özelliklerine göre koşulları mevcutsa TCK 43/1 zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi söz konusu olabilir. 

SUÇUN CEZAYI AĞIRLAŞTIRICI NİTELİKLİ HALİ  

TCK 234/2 hükmü uyarınca failin eylemini; cebir veya tehdit kullanarak işlemesi halinde faile verilecek ceza bir katı oranında arttırılır. Bu durum çocuğun henüz 12 yaşını bitirmemiş olması durumunda da geçerlidir. 

UZLAŞTIRMA  

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu uzlaşma hükümleri kapsamındadır. Mahkemenin soruşturma veya kovuşturma evresinde uzlaştırma prosedürünü uygulanması, uzlaşmanın sağlanamaması durumunda yargılamaya devam edilmesi gerekir. 

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMANIN YAPILMASI  

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun sadece TCK 234/3 fıkrası uyarınca işlenmesi halinde suç şikâyete tabidir. Suçtan zarar gören mağdur bu durumda fiili ve faili öğrendiği andan itibaren 6 ay içinde şikâyet hakkını kullanmalıdır. Eylemin TCK 234/1 ve TCK 234/2 fıkrası uyarınca işlenmesi halinde suç şikayete tabi değildir. Bu durumlarda ilgili makamlar suçun işlendiği bilgisine ulaştığı anda resen harekete geçmektedirler. 

GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME  

Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun yargılamasında görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. 

DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİ  

Ceza yargılamasının kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle zamanaşımı hususu savcı veya hâkim tarafından resen nazara alınmaktadır. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇUNUN CEZASI VE YAPTIRIMI 

Suçun TCK 234/1 uyarınca işlenmesi halinde faile verilecek ceza 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Failin eylemini cebir veya tehdit kullanarak işlemesi durumunda ya da çocuğun henüz 12 yaşını bitirmemiş olması halinde TCK 234/2 hükmü uyarınca faile verilecek ceza 1 kat arttırılmaktadır. Eylemin TCK 234/3 hükmü uyarınca işlenmesi halinde faile 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilmektedir. 

YARGITAY KARARLARI 

KANUNİ TEMSİLCİSİNİN BİLGİSİ VE RIZASI DIŞINDA ÇOCUĞUN 1 GÜN BOYUNCA YANINDA TUTULMASI 

“…Sanığın, kanuni temsilcisinin bilgisi ve rızası dışında ikamet ettiği Manisa ilinden sanığın bulunduğu Kayseri iline gelen mağdureyi bir gün boyunca yanında tutması şeklinde gerçekleşen eylemde, üzerine atılı TCK 234/3 mad. belirtilen çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu işlediği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, müsnet suçtan mahkumiyeti yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi, Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (14. Ceza Dairesi 2015/4719 E. , 2018/5106 K.) 

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇUNUN “UZLAŞMA” KAPSAMINDA OLMASI SEBEBİYLE UZLAŞMA PROSEDÜRÜNÜN UYGULANMASI GEREKİR

“…Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK'nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçlarının uzlaştırma kapsamında bulunması, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun ise, suç tarihi itibariyle uzlaşma önerisinin yapıldığı sırada 5271 sayılı CMK'nın 253/3-son cümlesi uyarınca uzlaşma kapsamında bulunmadığının anlaşılması ve yeni düzenleme karşısıda, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu yönünden de uzlaştırma önerisinde bulunması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 2 ve 7. madeleri de gözetilerek, tehdit ve çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçlarından uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk buluması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...'ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (4. Ceza Dairesi 2016/5461 E. , 2020/4707 K.) 

BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN EŞİN ÇOCUĞU TESLİM ETMEMESİ VE KAÇIRMASI

“…Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan sanıklar ... ve ... ile tedbir kararına aykırı davranışta bulunmak suçundan sanık ...'in yapılan yargılamaları sonunda; sanık ... hakkındaki eylemin çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğunun kabulü ile tüm sanıkların atılı suçtan mahkûmiyetlerine dair Karamürsel Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 20.09.2010 gün ve 2010/8 Esas, 2010/337 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık ... ve O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: Katılan ve sanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre, sanık ... ile katılanın 15.03.2003 tarihinde evlendikleri bu evliliklerinden 18.10.2004 doğumlu müşterek çocukları Sıla İpek'in dünyaya geldiği, 30.07.2008 tarihinde katılanın sanığa boşanma davası açtığı, bu davanın yargılaması aşamasında Çaycuma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.07.2008 gün 2008/339 sayılı Kararı ile çocuğun tedbiren katılana teslimine karar verildiği, aynı mahkemenin 25.08.2008 tarihli ek tedbir kararı ile sanık ile çocuk arasında onbeş günde bir hafta sonları şahsi münasebet tesis edildiği, ek tedbir kararı üzerine sanığın çocuğu 18.04.2009 tarihinde teslim aldığı, tedbir kararına rağmen çocuğu annesine teslim etmediği, yapılan icra takibinin sonuçsuz kaldığı, boşanma davası da sürdüğünden sanık ...'nin çocuk üzerindeki velâyetinin devam etmesi sebebi ile eylemlerin TCK.nın 234/1. maddesinde öngörülen suçun unsurlarını oluşturmadığı, 2004 sayılı İ.İ.K.nın 341. maddesi uyarınca sanıklar hakkında hapsen tazyik kararına konu olabileceği gözetilmeden, çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan beraatleri yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı, sanık ... ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (14. Ceza Dairesi 2011/17850 E. , 2013/2127 K.) 

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇUNDA SANIĞA “HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI” YERİNE “ERTELEME” KARARI VERİLMİŞ OLMASI 

“…Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan sanık A.. B..'ın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkûmiyetine dair Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 26.05.2009 gün ve 2009/306 Esas, 2009/406 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak, Sanığın işlediği iddia olunan çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu nedeniyle maddi ve ekonomik bir zarar oluşmadığı, sanığın yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık gerekçesiyle hapis cezalarının ertelenmesine karşılık, sanığın kişilik özellikleri dikkate alındığında koşulları oluşmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi suretiyle çelişkili biçimde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (14. Ceza Dairesi 2012/8540 E. , 2014/1269 K.) 

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇUNUN DAVA ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI SEBEBİYLE DÜŞME KARARI 

İlk derece mahkemesince bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü: Oluşa uygun kabule göre sanığın işlediği çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunun 5237 sayılı TCK’nın 234/3. maddesinde düzenlenip, öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla aynı Kanunun 66/1-e. maddesinde belirtilen 8 yıllık olağan dava zamanaşımına tabi bulunduğu ve bozma öncesi zamanaşımını son kesen sanığın mahkeme sorgusunun yapıldığı 07.03.2013 ile bozma sonrası kesen 08.04.2021 tarihli mahkumiyet kararı arasında bu sürenin geçtiği anlaşıldığından, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sanık hakkında bu suçtan görülen kamu davasının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 28.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…” (9. Ceza Dairesi 2021/23799 E. , 2022/1696 K.) 

ÇOCUĞUN KAÇIRILMASI VE ALIKONULMASI SUÇUNDA KATILANIN ŞİKAYETİNİN DEVAM ETMESİNE RAĞMEN DÜŞME KARARI VERİLMESİ HATALIDIR

“…Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan sanık K.. Ç..'un yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan açılan kamu davasının şikâyet yokluğu nedeniyle düşürülmesine dair Ardanuç Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 01.05.2008 gün ve 2007/96 Esas, 2008/23 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: Aile düzenine karşı işlenen suçlar arasında sayılan ve yasal temsilcisinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuk hakkında ailesinin endişe içinde kalmasının önlenmesini amaçlayan dava konusu suçta, korunan hukuki yarar, velinin aile hukukundan kaynaklanan velayet hakkı ile ilgili bulunup suçun mağdurunun veli veya kanuni temsilci olduğu, evi terk eden çocuğun ise bu suçun ancak konusunu oluşturduğu anlaşılması karşısında, onaylı nüfus kayıt örneğinden 17 yaş içerisinde olduğu görülen çocuğun velisi katılan Sevcan'ın şikâyetinin devam etmesine rağmen, sanık hakkında atılı suçtan açılan kamu davasının ailesini veya yetkili makamları haberdar etmeksizin yanında tuttuğu Meral'in şikâyetinin bulunmadığından bahisle düşürülmesine karar verilmesi, Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…” (14. Ceza Dairesi 2012/8626 E. , 2014/842 K.)


CEZA AVUKATI – AĞIR CEZA AVUKATI – İSTANBUL AĞIR CEZA AVUKATI

İnternet sitemizde yer alan tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Avukat Fatih Yaşar’ a aittir. Sitemizdeki makalelerin kopyalanması ve izinsiz olarak alınması durumunda hukuki ve cezai işlem yapılacaktır.